Human Action, Selfhood and Freedom: A Comparison Between Hegel and Arendt
In my talk, I shall compare the philosophies of Hegel and Hannah Arendt with a view to clarifying the connections between human action, freedom and “selfhood.” In describing the process of history as the Spirit’s (or mankind’s) process of self-liberation and self-discovery, Hegel emphasized the importance of the role work and production play in this process and thus revealed the connections between freedom, production and selfhood within a unified system that paints an optimistic picture of history. Hannah Arendt, on the other hand, examined the active dimension of human life via a hierarchic classification of “labor, work and action” and held that true individuality, natality and freedom are possible only when man is free from labor and production. In revealing the connections between freedom, production and selfhood, Hegel has played a key role in the formation of a conception of freedom that dates back to at least Rousseau and Kant and has continued with Marx. But carrying on discussions over the concept of freedom by contrasting it with the liberal conception remains unfruitful and leaves unanswered more fundamental questions. As Frithjof Bergmann has argued in his book On Being Free how one defines one’s self, what one identifies one’s self as subject with is a question that needs to be answered before one enters discussions about freedom. The answer to this question would determine not only the more abstract questions about freedom but also how we will evaluate the more concrete aspects of social and political institutions. Therefore, a comparison between Hegel and Hannah Arendt who seem to hold the opposite views on the relation between freedom and production would take us beyond the classical negative freedom/positive freedom debate and help us emphasize the importance of examining the relations between the concept of selfhood, production and political institutions.
|
İnsan Eylemi, Kendilik ve Özgürlük: Hegel ve Arendt Arasında Bir Karşılaştırma
Bildirimde, insan eylemi, özgürlük ve “kendi”lik arasındaki bağları, Hegel ile Hannah Arendt’in felsefeleri arasında bir karşılaştırma yaparak irdelemeyi amaçlıyorum. Hegel, tarihsel süreci, Tin’in (ya da insanın) kendini özgürleştirmesi ve kendini keşfetmesi süreci olarak tanımlarken, bu süreçte üretimin/emeğin oynadığı role de vurgu yaparak özgürlük, üretim ve kendilik arasındaki sıkı bağları insanlık tarihinin iyimser bir tablosunu çizen bütünlüklü bir sistem içerisinde gözler önüne serer. Hannah Arendt ise, insan hayatının aktif boyutunu “emek, iş ve eylem” olmak üzere hiyerarşik bir sınıflama yoluyla incelerken, insanın kendiliğinin ve özgürlüğünün ancak emekten ve üretimden bağımsız olunabildiğinde ortaya çıkabileceğini savunur. Hegel, özgürlük, üretim ve kendilik arasındaki bağları açığa çıkarırken, felsefe tarihinde Rousseau ve Kant ile (aslında daha da önce) başlamış ve Marx ile devam etmiş olan belirli bir özgürlük anlayışının şekillenmesinde anahtar rolü oynamıştır. Fakat bu özgürlük anlayışını liberal düşünürlerin özgürlük anlayışı ile karşılaştırarak özgürlük kavramı üzerinde tartışmalar yürütmek verimsiz kalmakta ve daha önemli bir noktayı gözden kaçırmaktadır. Frithjof Bergmann’ın Özgür Olmak Üzerine (On Being Free) adlı kitabında belirttiği gibi kişinin, “kendi”ni nasıl tanımladığı, bir özne olarak “kendi”ni ne ile özdeşleştirdiği sorusu özgürlük kavramı üzerinde tartışmalara girmeden önce netleştirilmesi gereken daha öncelikli bir sorudur. Bu sorunun cevabı, yalnızca soyut anlamda özgürlük kavramını değil, toplumsal kurumların yapılanışını da ne şekilde değerlendireceğimizi belirleyecektir. Bu nedenle, Hegel’i, özgürlük ve üretim arasındaki ilişki konusunda kendisiyle tamamen zıt görüşte bulunan (ya da ilk bakışta öyle görünen) Hannah Arendt ile karşılaştırmak bizi klasik negatif/pozitif özgürlük tartışmalarından ileri götürecek ve özgürlükten önce, kendilik kavramı ve politik yapılanmanın üretimle ilişkilerini gözden geçirmenin önemini vurgulamamızı sağlayacaktır. |
